Yazan : Elif Erçelebi
Otomobillerden hoşlanan bir partneriniz var ise;
Öncelikle motorların gürül gürül seslerine ağız suyu akıtan,
Cadde’nin ucundan geçecek beygir adedinin tonuna göre araba markasını söyleyebilen,bir arabaya bakabilmek uğruna sizi, yeni tazecik sevgilisini unutabilecek olan, bir adamı sevmişsiniz demektir. Ki daha sonraları bunun dünyayı unutabilecek boyutta olduğunu öğrenerek, onu olduğu gibi kabul etmeyi öğreneceksiniz.
Araba ilişkili muhabbetlerin hepsinde çocuksu bir heyecanla anlatır.O kendi dünyasına sizi katmak ister. İyi niyetlidir ve siz konu hakkında bilgisizsinizdir. Karşınızdaki Japonca’ya yakınbir dilde konuşur gibi gelir, anlamazsınız.
Yeni arkadaş ortamlarına girersinizki, herkes sizi kullandığınız arabanın plakası veya markası ile tanır.
İlk zamanlar garip gelir her şey,“bana bile böyle bakmıyor arabaya baktığı gibi”dersiniz yada “bu nasıl bir hobi hayatına bu kadar girmiş, aşktan öte kalbini bu denli attırıyor”, “beni de acaba bu kadar sevebilir mi?”
Zamanla ilişki ilerler, hayatınız farklı bir bakış, yeni kavramlar yerleşmektedir.Japonca gibi gelen kelimler günlük hayatta sık tekrarlanır, difuzör (ki aile için buna popo toplayıcı demeyi daha komik buluyoruz), kanat yükseklikleri, jant ölçüleri, varex,lowrider, app plaka, cam filmi tonları, iticilerden gelen ses vb. bir anlam kazanmaya başlar.
Ve bir gün siz 2 kapılı 200 beygir güçlü gri hatchback(Typer ama bizce Tayyar) arabanızda otururken; bir 3. Şahıs ile ortaya çıkan sahneye şaşıp kalırsınız. Araba baştan aşağı süzülmüştür. O süzülme öyle içten, öyle şehvetli ve öyle kıskanan gözlerle olmuştur ki,bahse konu bir bayan olsa, iki erkek arasında bir savaş çıkaracak niteliktedir.
İşte o an, tüm taşlar yerlerine oturur, anlamsız gelen her şey farklı anlamlar kazanır. Kabullenmekzamanı gelmiştir. Bu bir sevda, bu bir tutku, bu adeta bir huy ve kesinlikle son nefese kadar sürecektir.
Bir teklif alırsınız, dünyanın en romantik yerinde kocaman bir tebessümle. Ardından tatlı koşturmalar, heyecanlar derken, birde bakmışsınız evlenmişiniz.
Bir teklif alırsınız, dünyanın en romantik yerinde kocaman bir tebessümle. Ardından tatlı koşturmalar, heyecanlar derken, birde bakmışsınız evlenmişiniz.
Ortak hayatınız ile ilgili ciddi kararlar alır bulursunuz kendinizi. Hiç bir 4 kapılı 2 kapılı kadar zevk vermez tabi.Fakat değişim zaruri ve maalesef her zaman giden araba kaçan fırsattır. Aranır taranır en uygun 4 kapılı bulunur. Enfes mavi tonu hayran baktıracak kadar güzel (Subaru WRX), 240 beygir güçlü bir dilber vardır artık hayatınızda.Konsoldaki , ölçümzıbırları (göstergeler)yakıt hava karışımları, turbo basıncı,turbo timer, artık yeni değerlerdir.Sürekli dört çeker artık önden çekişli gibi değildir tabi.
Adeta beygir güçleri yetmez olur. Daha da güçlü olsun istersiniz “Çuff“(Blowoff sesi)sesleri arasında…
Yeni gelişmeler ile birde Recaro Bebek koltuğu alırsınız, sağ arka koltuğa bir güzel yerleştirirsiniz, ama bir sorun vardır oğlan motorun sesinde hayal ettiğiniz gibi uyumuyordur, kapılar yüksektir etrafı göremiyordur.
Yenilenme vakti gelmiştir, tekrar. Satılan araba ve arayışlar…
Sonra bir gün hiç kimsenin haberini olmadığı bir yerde bir hazine bulursunuz. Kuytuda sizi bekleyen… İşte o an eşiniz ayaklar yerden kesilmiş ikramiye bulunmuştur. İlk kez tek olmak mümkündür bu beyaz dilber (Evo 8) ile…
Evladınız Recaro koltuğuna kurulmuş babasına “1,2,3 Git! “ der. Bu olay ile artık kesindir, bu tutku oğlunuza da bulaşmıştır.
Emeklilik için hayallerde ise, hep bir garaj içinde düzenlenmeyi bekleyen klasik bir Murat 124…
Otomobil tutkusu sahne tozu gibidir, o beygirlerin gücünü bir duydun mu asla kopamazsın.
Ve ömür, İstanbul sokaklarında açılan çukurlar, yerleştirilen hız tümsekleri ve dikkatsiz sürücüler ile eğleşerek sürer…
Bu hayattabana kattığı tüm anlamlar ve tatlı heyecanlar için yakışıklı kaslı ve tertemiz kalpli otomobil tutkunu eşime teşekkür ederim.
Bir Otomobil Tutkunun Eşi
Elif Erçelebi
Kaynak:Otomobilhikayeleri.com
Yorum Gönder